- 15 Ocak 2024
- Yayınlayan: Kavşak
- Kategori: Bloglar
Hazırlayan: Yasemen Güray Karataş, Proje Yöneticisi, Aktif Yaşam Derneği
“Yürümek iki mesafe arasında gidip gelmek değil, yaratıcı bir eylemdir. Hem kendi yalnızlığımıza çekildiğimiz hem de toplum olarak bizi dönüştürecek bir ayağa kalkıştır. İki büklüm vücudun karşısında dikilmeye çalışan, attığı her adıma yeryüzünün gerçek bir parçası olduğunu fark eden Homo Viator’un eylemidir. Çünkü Yürüyen İnsan kendi üzerine çöken kaygı, haset ve korku yumaklarını çözer, varlığını yeryüzünün ebediyen yeni olan kalbine düğümler. Yürüyoruz, işte bu düğümü atmak için.”
Frederic Gros’un Yürümenin Felsefesi kitabından çok sevdiğim satırlarla giriş yapmak istedim bu yazıya. Çünkü yürümenin hakkını her anlamıyla iade etmeye katkıda bulunmak niyetiyle buradayım.
Yürümek kadar hazırımızda olan, ezbere bildiğimiz ve yapması basit bir şeyin hayatımıza büyük olumlu etkisinden yeterince haberdar olmadığımız görüşündeyim. Aslında bu yazı bunu fark etmeye de nazik bir davet.
Yürümenin fiziksel sağlığımıza etkisi çok konuşulan ve ortaya konulan bir etki iken yaratıcılığımıza ve psikolojik iyilik halimize etkisi yeterince altı çizilmeyen, hele ki sürdürülebilir ulaşımdaki çok boyutlu etkisi neredeyse hiç konuşulmayan bir yerde.
Yürümek Sağlıklı Bir Eylemdir
ETİ Sarı Bisiklet Projesi kapsamında ADHOC tarafından 2022 yılında yürütülen Sağlık, Gündelik Fiziksel Aktiviteler, Bisiklet Algısı Pratikleri araştırmasına göre [1], yürüyüş en çok sosyalleşme için tercih edilse de ortalama yürüyerek geçirilen süre genellikle mecburiyetler kaynaklı. Günde ortalama 22 dakika iş gereği, 20 dakika ulaşım nedeniyle yürünüyor. Sosyal aktiviteler ve sağlık için yürünen süre ise kısıtlı.
Oysa sağlıklı bir yaşam sürmenin olmazsa olmazı gündelik yaşamda aktif olmak. Gündelik hayatında yoğun olan, “zamanı olmayan” birinin ise -ki hepimizin “bahanesi” bu- hayatına kolaylıkla dahil edebileceği bir şey varsa; o da yürümek.
Günde 10 bin adım tavsiyesini çokça duymuşsunuzdur. Amerikan Tabipler Birliği Dergisi’nin yürüttüğü bir araştırmaya göre Japon bir pazarlama stratejisinden türetilmiştir. 1965 yılında Japon bir şirket pedometre satmaya başlar ve adını Japonca’da “10 bin adımlı metre” anlamına gelen bir isim koyar. Araştırmaya göre “10 bin adım” önerisinin kökleri bu hikayeye dayanıyor.
Bazı merkezler günde 10 bin adım yerine günde en az 30 dakika orta şiddette fiziksel aktivite yapılmasını ve hareketsiz kalınmamasını öneriyor. Gündelik yaşamınızda sağlığınızı iyileştirmek ve korumak için başlangıçta 10 bin adım olmasa bile “adım atmak” ve zamanla artarak 10 bin adıma ulaşmak uygulanabilir ve günlük hayat akışınıza dahil edebileceğiniz bir hedef.
“Her şeyden öte, yürüme arzunuzu kaybetmeyin. Her gün daha iyi hissetmek ve tüm hastalıklardan uzaklaşmak için yürürüm. En verimli şekilde ancak yürürken düşünebiliyorum ve yürüyüşün uzaklaştıramayacağı hiçbir saplantı düşünemiyorum. Eğer yürümeye devam ederseniz, her şey yoluna girecektir.” -Soren Kierkegaard-
Bunun yanı sıra çoğumuz yürüyüş yaparken ve/veya yaptıktan sonra psikolojik olarak iyi geldiğini hissederiz. Kaldı ki bununla ilgili ezelden dilimize yerleşmiş bazı kalıp ifadeler dahi vardır; ‘biraz yürü açılırsın, temiz hava iyi gelir’. Gerçekten silkelenip yerinizden kalkar ve o kararı verip yürümeye çıkarsanız, mutlaka iyi gelir. Ya da halihazırda yürüme halindeyken bir süre sonra bunun iyi geldiğine tanıklık edersiniz, biraz “açılırsınız”.
Yapılan çalışmalarda, yürümenin endişe ve bunalımı azaltmada çok büyük bir etkiye sahip olduğu belirtilmiş, ruhsal bozukluk tedavisi gören hastaların depresyon gibi ruhsal problemlerinde azalma olduğu görülmüş, hafıza ve bellek üzerine olumlu yönde etkileri ile birlikte Alzheimer hastalığı ile ilgili faydaları ortaya konmuştur. [2]
Peki ya Yaratıcılığa Etkisi?
“Mümkün mertebe az oturmalı; açık havada yürürken doğmayan, şenliğine kasların da katılmadığı hiçbir düşünceye güvenmemeli.” – Friedrich Nietzsche-
Yürüyüşe çıktığımızda kalbimiz daha hızlı atar, sadece kaslara değil beyin de dahil olmak üzere tüm organlara kan ve oksijen ulaşır. Düzenli yürümek beyin hücreleri arasında yeni bağlantılar geliştirir, yaşlanmayla gelen olağan beyin dokusu daralmasını geciktirir, hipokampüsün hacmini genişletir ve hem yeni nöronların gelişimini canlandıran hem de birbirleri arasındaki mesajları ileten moleküllerin düzeylerini yükseltir. [3]
Stanford Üniversitesi’nden Marily Oppezzo ve Daniel Schwartz, yürümenin yaratıcılığı etkileme biçimini doğrudan ölçümleyen muhtemelen ilk araştırmaları yayımladılar. Zaten araştırma fikrini de bir yürüyüş esnasında bulmuşlardı.
Araştırma, yürümenin yaratıcı ilhamı katlayarak arttırdığını gösterdi. Oturan insanlarla yürüyen insanların yaratıcılık seviyelerini Guilford’un Değişken Kullanım Testi ile ölçtüler ve kıyasladılar. Yürüyen bir insanın yaratıcılığının oturan birine göre %60 daha fazla olduğu ortaya çıktı.
Dört deneylik bir seride, Oppezzo ve Schwartz 176 üniversite öğrencisinden birbirinden ayrı yaratıcı düşünce testlerini otururken, yürürken, koşu bandındayken ve kampüste dolanırken tamamlamalarını istediler. Örneğin, bir testte gönüllüler düğme veya araç lastiği gibi gündelik nesneler için alışılmadık kullanımlar önermek zorundaydı. Öğrenciler, yürüyen öğrenciler oturan öğrencilere kıyasla nesneler için ortalamada dört ila altıdan fazla farklı kullanımlar düşündü. Bir başka deney, gönüllülerin bir metafor düşünmelerini ve düşündüklerinin muadili bir metafor üretmelerini gerektiriyordu. Yürüyüşe çıkanların %95’i, hiç ayağa kalkmayanların ise %50’si testi geçebildi. [4]
Elimizde bununla ilgili somut bazı örnekler de var; ünlü bilim insanı Charles Darwin düzenli olarak Downe House isimli evi etrafındaki parkurda yürüdüğü ve bu sırada düşündüğü biliniyor. Benzer şekilde, Apple’ın kurucusu Steve Jobs da “yürüyüş toplantıları” ile biliniyor.
Sizin de kendi hayatınızdan böyle anlar yok mu?
Bir Ulaşım Aracı Olarak Yürümek
Gelelim yürümenin özellikle sürdürülebilir ulaşımdaki yer(sizliğ)ine. Sürdürülebilir ulaşımda bisikletin, bisiklet yollarının, toplu taşımanın ve entegrasyonunun konuşulduğu kadar yaya ulaşımı, dolayısıyla yürümek pek konuşulmuyor.
Yürümenin bir ulaşım modu olarak sürdürülebilir ulaşım alanında ne kadar az yer bulduğuna çok yakın zamanda bizzat şahit olduk. Ortağı olduğumuz “Türkiye Sürdürülebilir Kent İçi Ulaşım Ağı (KAVŞAK)” Projesi kapsamında 7 bölgede düzenlediğimiz 7 Bilgilendirme Günü ve Çalıştay serisi, bir yandan Türkiye’nin sürdürülebilir ulaşım alanındaki ihtiyaçlarını ve sorunlarını belirlememize, diğer yandan da eksikleri görmemize imkan sağladı. Bu buluşmalarda da gördük ki bir ulaşım aracı olarak yürümek hak ettiği yeri maalesef henüz bulamamış.
Yürümeye “Bir sürdürülebilir ulaşım modülü” olarak bakabilirsek hem iklim değişikliği ekseninde sürdürülebilir ulaşıma bir bakış açısı hem de daha uygulanabilir çözümler geliştirmenin mümkün olması kaçınılmaz.
Zira yürümeyi tercih ettiğimiz her dakika daha az fosil yakıt tüketmiş oluyoruz. Yürüdüğümüzde karbondioksit emisyonlarını ve karbon ayak izimizi azaltıyor, hava kirliliğini önlüyor ve sürdürülebilirliği desteklemiş oluyoruz. Bu sayede iklim kriziyle mücadeleye de katkıda bulunuyoruz.
Diğer taraftan ulaşımın sadece özel araç ve yürüme ile sağlanabildiği bölgeler var. Bu bölgelerde sürdürülebilir ulaşım planlamasını yaparken yaya ulaşımını gözetmek, yürümenin teşvik edildiği bir model sunmayı da bir yerde zorunlu kılıyor. Bu modelin, yürümeye uygun fiziki uygulamaların yapılmasından tutun da yürümenin önemini anlatan iletişim kampanyalarına kadar bütünlüklü bir çalışma olarak ortaya konması uygun olacaktır.
ETİ Sarı Bisiklet projesi kapsamında ADHOC tarafından 2022 yılında yürütülen Sağlık, Gündelik Fiziksel Aktiviteler, Bisiklet Algısı Pratikleri araştırmasına göre, toplumun %20’si yaşadığı semt/mahallenin yürüyüş için uygun olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla hem bu kanaatte olanlar için yürümeyi teşvik edici yaklaşımlar hem de kalan yüzde için “yürünebilir” mahalle ve semtler algısını oluşturabilmek kıymetli bir hedef olacaktır.
Bu yazıyı yazarken bir kısmında yanımda olan 4 yaşındaki kızım ne yazdığımı sorduğunda ona yürümenin faydalarından örneklerle bahsederken yürümeyi bir “süper güç” gibi düşünebileceği çıkıverdi ağzımdan ve bu fikir ikimizin de hoşuna gitti. Hepimizin böyle bir süper güce sahip olduğunu düşünürsek hem kişisel hem toplumsal hem de çevresel fayda için bunu kullanmak iyi bir fikir olabilir, ne dersiniz?
Yürümek kadar yapılması basit ve etkisi böylesi büyük ve kapsamlı bir eylemi neden yeterince yapmadığımızı sorgulayacağımız ve bu konunun üzerine “yürüyebileceğimiz” bir yıl olmasını dilerim.
1ETİ Sarı Bisiklet Sağlık, Gündelik Fiziksel Aktiviteler, Bisiklet Algısı Pratikleri Araştırması, 2022
2https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1475617
3https://www.newyorker.com/tech/annals-of-technology/walking-helps-us-think
4https://www.apa.org/pubs/journals/releases/xlm-a0036577.pdf